G-ZH3C8VHV1F
Yazarlar

Ellerimizdeki Boyalardan Utanır Olduk

Ellerimizdeki Boyalardan Utanır Olduk

Merhaba:

ilk yazımda sizlere mesleğimizin kariyerini biraz olsun analiz yapmaya çalışacağım.

İş hayatına 13 yaşında İstanbul Gayrettepe Röfle Kuaförde başladım. İlk çıraklığımın heyacanı içerisinde görevimi sorunsuz bir şekilde yerine getirmek için çaba ve gayret gösteriyordum.

Bizim zamanımızda salonlar daha disiplinli ve her daim ustalarımızın yanında hazır ol vaziyette yani tetikte beklerdik.

Saygıda en ufak bir kusur yaptığımızda cezası ağır olurdu. Bu cezanın faturasının ne olduğunu gerçek çıraklık yapanlar çok iyi bilirler…

İnanıyorum ki bir çok meslektaşımın çıraklık dönemlerinden kalan çeşitli trajikomik anıları vardır…

Bende sizlere nasıl bir çıraklık süzgecinden geçtik onu anlatmaya çalışacağım.

Mesleğimin birinci yılının arifesinde kısmen de olsa artık kendimce kıdemli bir çıraktım.

Arkadaşlarımın bana bakışları bile değişmişti. Bende fırsattan istifade havamı atmıyor da değildim hani.

Oysa bilmezler ki ustalarımız tarafından biz çırakların canı nasıl okunurdu…

Bir kuaförde çırak olmak herkese nasip olmazdı…

Ustalarımızın parmak ve tırnaklarının boyalı olması, etrafımızdaki insanlar tarafından kayda değer şekilde saygı görüyor olması, beni yaptığım mesleğimin cazibesi içine çekiyordu.

Benimde tırnaklarım, parmaklarım boyalı olmalıydı… Bende kadın kuaföründe çalışan bir çıraktım artık. Benim neyim eksik ki demekten kendimi alı koyamıyordum..

Kendi kendime dedim ki, bende otobüste, minibüste, sokaklarda saygı duyulan itibarlı biri olmak istiyorum..

Ama sorun şu ki tırnaklarımı ustamın izin vermeyeceğini bildiğim halde nasıl boyayacaktım. Artık bende meslekte bir yılını tamamlamış̧ kıdemli bir çırağım. Kafaya koymuştum bir kere. Bu parmak ve tırnaklar boyanacak…

Gizliden gizliye bir şekilde tırnak ve parmaklarımın boyalı olması için üstün çaba harcıyordum…

Boyalı tırnaklarımı ustamdan saklıyor ellerimi göstermemeye çalışıyordum.

Bu çabalarımın nedeni iş çıkışlarında insanların göreceği şekilde ‘bakın bende kadın kuaförüyüm’ demekti..

Etrafımdaki insanların: Aaa sen kuaför müsün? Çok güzel bir meslek yapıyorsun. Aferin sana, bu yaşta kuaför olmuşsun, demeleri kalbimde kelebekler uçuşmasına sebep oluyordu… Bu hal ve hareketimin sonuçlarını almaya başladıkça çıraklığımın değerini her geçen gün anlamaya başlamış ve daha çok işime odaklanıyordum.

Zaman akıp geçti teknoloji çağında yaşar olduk. Artık bilgiye ulaşmamız daha çabuk ve kolay olmasına rağmen içi boş kalfa ve ustalar yetişiyor. Mesleğimizin geldiği duruma şöyle etraflıca bakıyorum da içler acısı.  Ne çırak çıraklığını biliyor ne de ustalar tam usta olmuş̧. Her yerde mantar gibi kendini usta zanneden çıraklar dükkan açmış̧ durumda. Meslekte ne saygı kaldı nede ahilik adabı…

Biz böyle mi olacaktık. Nerede kaldı o ilk çıraklığımın meslek aşkı, nerede kaldı o kalfalık heyecanı. Sizlere sorarım, nerede kaldı ustalığımızın anlamı?

Boyalarımızı ellerimizden çıkarmak için sökücüler ürettik… Kuaför olduğumuzu saklar olduk… Artık bankalar bize kredi vermediği gibi etrafımızdaki insanlarda kötü gözle bakar oldu…

Sapkınlık bizde, saygısızlık bizde, müşteriye atarlanmak bizde, müşteriyi kandırmak bizde, böyle gelmiş böyle gitsin demek bizde…

Yediğimiz kaba pislemek bizde..

Mesleği küçümsemek bizde…

Televizyonlarda, sosyal medyalarda saç kesme tekniklerini, saç boyama tekniklerini kuaförlere gitmeden insanlara anlatanlar ve öğreten de bizde…

Sonuç aşikar ve her şey ortada olduğu için kimse iş yapamaz hale geldi.. Parmaklar ve tırnaklarımızdaki boyalardan bile utanır hale geldik…

Oysa ki saç boyarken bulaşan bu boyaların bizim alın terimiz, mesleğimizin ise onur nişanesi olduğunu unuttuk.

Farkında olmadan günü kurtarma adına her geçen gün mesleğimizi kendi ellerimizle bataklığa sürüklüyoruz. Yıllarca masa başında üç beş kişinin kararı ile seçilen başkanlar kendi gemisini kurtararak üyelerini hiç düşünmediler. Bu durumun hala daha devam ediyor olması canımı acıtıyor. Artık masayı kuranlar değil, katılımcı birer birey olarak başkanımızı biz seçmeliyiz. Artık değişimde bende varım demesini bilmeliyiz.

Gelin hep birlikte yılda bir günümüzü ayıralım o ekmeğini kazandığımız mesleğimizi, saygın ve itibar gören bir seviyeye taşıyalım…

Türkiye’nin en büyük sivil toplum kuruluşu olan odamızı bataklıktan çıkartarak emir alan değil yön veren konuma getirelim…

İnanıyorum ki yenilenmek isteyen meslektaşlarım sayesinde mesleğimiz maddi manevi kazanımlar elde edecektir.

Unutmayalım seni, beni, bizi, onları bunları bir kenara bırakmadıkça başarıya ulaşamayız. Yoksa kötü yönetim sayesinde aç kalmaya, at yarışı veya iddia oynamaya devam ederiz. Bir gün gelir bütün yıllarca emek verdiğin meslek hayatına kilidi vurur o dükkandan çıkar gidersin.

Sevgi ve Saygılarımla

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)

ÜYE GİRİŞİ

KAYIT OL